23 Ocak 2017 Pazartesi

Minimalizme Doğru




Uzun süredir kendimi sade hayat, minimalist yaşam, azalt, eksilt, derle topla rahatla gibi temelinde  sadeleşmenin olduğu yazıları okurken buluyorum. Nereden buraya geldim bilmiyorum. Belki de bunları uygulayanların dediği gibi iç huzurumu sağlamaya çalışıyorum.
Minimalizmden yana olanlar az eşyayla yetinmeyi bilmenin bu işin temeli olduğunu söylüyorlar. Fazlalık mı var, at diyorlar. Seni üzüyor mu o eşya, at. Artık bir işe yaramıyor mu, at…. Ya da işine yarayacak birine ver işte..  Benim sadeleşenlerle ilk çelişkim buradan başlıyor. Ben atamıyorum arkadaşlar. Atsam bile çok çok düşünerek atıyorum. Mesela en son bir ayakkabımı attım ve sonradan içime bir sızı çöktü attığım için. Ayakkabı biraz deforme olmuştu, attıktan sonra neden attım ki, ben onu yenilerdim, ne de güzel ayakkabıydı, onu şu zamanda almıştım derken buldum kendimi. Pişman oldum, üzüldüm.  Hani bazı insanlar var ya, eşyalara değer verenleri alaycı tavırlarla karşılarlar, ben o alaycı tavırdaki insanım işte. Eşyalarıma değer veriyorum, onları ne zaman nerden aldığımı, ne zaman kullandığımı, onu kullanırken varsa iyi kötü olayları hatırlıyorum. Böyle olduğum için kendimi kötü hissetmiyorum, aksine bunların beni hayata bağlayan bağlar olduğunu düşünüyorum. Anılarda da geçmişimi yaşıyorum ama bir eşyamı görsem, beni gülümsetse onu nasıl atarım ki diyorum. Bende çok çok kötü hisler uyandıran ya da hiçbir his uyandırmayan eşyaları tabi ki atıyorum ama onları atarken de bir kez düşünüyorum. Daha doğrusu ben eskimeden hiçbir şeyi atamıyorum.
Evimde çok fazla eşyam var diyemem, çünkü küçük bir evde oturuyoruz. Daha önce ailemle yaşarken de evimiz küçüktü ve çok fazla eşyaya hiç sahip olmadım. Belki de bundan, o eşyaya bir daha sahip olamamaktan, ondan vazgeçmek istemiyorum. Bunun maddi imkanlarla alakası yok. Zenginlik, fakirlik kişiye göre değişen kavramlar, bence biz hiç fakir de değildik, zengin de..  Ben, o eşyayı kullandığım zamanlarda bende uyandırdığı hislere bir daha kavuşamayacağım için atamıyorum galiba…
Neyse işte, böyle düşüne düşüne minimalizmin içine girmeye çalışıyorum ama eşyaların bende uyandırdığı duygulardan dolayı giremiyorum bir türlü. Geçenlerde de “Derle, Topla, Rahatla” adlı kitabı okudum. Her şeyi atmak üzerine kurulu bir kitap olduğundan önceleri  “her şeyi at, amaaan boşver” düşünceleri oluştu ama sonra vazgeçtim. Gene de biraz daha atmalı bir yaşama doğru gitmeyi umuyorum. Umduğum bir şey daha var, bu yazıların devamının gelmesi. Yazdıkça daha iyi olacak, biliyorum…

Hiç yorum yok: