Uzun süredir kendimi sade hayat, minimalist yaşam, azalt,
eksilt, derle topla rahatla gibi temelinde
sadeleşmenin olduğu yazıları okurken buluyorum. Nereden buraya geldim
bilmiyorum. Belki de bunları uygulayanların dediği gibi iç huzurumu sağlamaya çalışıyorum.
Minimalizmden yana olanlar az eşyayla yetinmeyi bilmenin bu
işin temeli olduğunu söylüyorlar. Fazlalık mı var, at diyorlar. Seni üzüyor mu
o eşya, at. Artık bir işe yaramıyor mu, at…. Ya da işine yarayacak birine ver
işte.. Benim sadeleşenlerle ilk çelişkim
buradan başlıyor. Ben atamıyorum arkadaşlar. Atsam bile çok çok düşünerek
atıyorum. Mesela en son bir ayakkabımı attım ve sonradan içime bir sızı çöktü
attığım için. Ayakkabı biraz deforme olmuştu, attıktan sonra neden attım ki,
ben onu yenilerdim, ne de güzel ayakkabıydı, onu şu zamanda almıştım derken
buldum kendimi. Pişman oldum, üzüldüm.
Hani bazı insanlar var ya, eşyalara değer verenleri alaycı tavırlarla
karşılarlar, ben o alaycı tavırdaki insanım işte. Eşyalarıma değer veriyorum,
onları ne zaman nerden aldığımı, ne zaman kullandığımı, onu kullanırken varsa
iyi kötü olayları hatırlıyorum. Böyle olduğum için kendimi kötü hissetmiyorum,
aksine bunların beni hayata bağlayan bağlar olduğunu düşünüyorum. Anılarda da
geçmişimi yaşıyorum ama bir eşyamı görsem, beni gülümsetse onu nasıl atarım ki
diyorum. Bende çok çok kötü hisler uyandıran ya da hiçbir his uyandırmayan
eşyaları tabi ki atıyorum ama onları atarken de bir kez düşünüyorum. Daha
doğrusu ben eskimeden hiçbir şeyi atamıyorum.
Evimde çok fazla eşyam var diyemem, çünkü küçük bir evde
oturuyoruz. Daha önce ailemle yaşarken de evimiz küçüktü ve çok fazla eşyaya
hiç sahip olmadım. Belki de bundan, o eşyaya bir daha sahip olamamaktan, ondan
vazgeçmek istemiyorum. Bunun maddi imkanlarla alakası yok. Zenginlik, fakirlik
kişiye göre değişen kavramlar, bence biz hiç fakir de değildik, zengin
de.. Ben, o eşyayı kullandığım
zamanlarda bende uyandırdığı hislere bir daha kavuşamayacağım için atamıyorum
galiba…
Neyse işte, böyle düşüne düşüne minimalizmin içine girmeye
çalışıyorum ama eşyaların bende uyandırdığı duygulardan dolayı giremiyorum bir
türlü. Geçenlerde de “Derle, Topla, Rahatla” adlı kitabı okudum. Her şeyi atmak
üzerine kurulu bir kitap olduğundan önceleri “her şeyi at, amaaan boşver” düşünceleri
oluştu ama sonra vazgeçtim. Gene de biraz daha atmalı bir yaşama doğru gitmeyi
umuyorum. Umduğum bir şey daha var, bu yazıların devamının gelmesi. Yazdıkça
daha iyi olacak, biliyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder